21 Mart 2014 Cuma

ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLERDE BAKIŞ AÇISI (ANLATIMDA BAKIŞ AÇISI)


ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLERDE BAKIŞ AÇISI 



METİNLERDE ANLATIM

Anlatım; düşüncenin, duygunun kısacası sözle, davranışla, jest ve mimiklerle karşıdaki alıcıya ulaştırılmasıdır. İnsan, iletişimi sağlamak için karşıdakine bir şeyler anlatır veya karşıdakinin anlattıklarını anlamaya çalışır. En yaygın iletişim şekli, sözlü veya yazılı olarak karşıdakine bir şey anlatmakla oluşur.

Edebi eserde anlatma, bir olay çevresinde gelişir. Bu olay, farklı durumların ve ruh halinin dile getirilmesi çevresinde metinde ifadesini bulur.

Anlatmaya bağlı edebi metinlerde yazar anlatma görevini bir anlatıcıya yükler. Okuyucu bütün olup biteni bu anlatıcı aracılığı ile öğrenir. Bu anlatıcı tamamen kurmaca bir kişidir. Her yazarın farklı bir üslubu olduğu gibi her metnin anlatıcısı da farklıdır.

         Edebi metinlerde bakış açıları, anlatıcının kahramanları karşısında farklı tavırlar almasını sağlar. İlahi bakış açısında, anlatıcı her şeyin bilgisine ve görüşüne sahiptir. Gözlemcide  ise sadece bir gözlemcidir. Birinci hal, ikinci hale göre  anlatıcıya kahramanlarını daha çok yargılama imkânı verir. Bakış açıları, okuyucunun olay karşısındaki tavrını da etkiler. Bakış açısı değiştikçe okuyucunun olaya katılım tarzı değişir.

Anlatmaya bağlı edebi metinlerde üç tip anlatıcı ve bakış açısı vardır:

a) İlahi bakış açısı,
b) Kahraman anlatıcının bakış açısı,
c) Gözlemci anlatıcı bakış açısı,

NOT: Bir metnin bakış açısını bulabilmek için “Olan biten kimin gözünden ve kime göre anlatılıyor?” sorusunu sormalıyız.


1- İLAHİ BAKIŞ AÇISI (Hakim Anlatıcı)

* Anlatıcı olayların içerisinde yer almaz.
* Anlatıcı olaylara dışardan, müdahale etmeden, geniş bir perspektiften bakar.  
* Her şeyi bilen bir anlatıcının bakış açısıdır.
* Anlatıcı kişilerin zihinlerinden geçenleri, geçmişte yaşadıklarını, en gizli mahrem bilgilerini bile bütün ayrıntısı ile bilir. 
* Anlatıcı, olayları anlatır, istediği yerleri özetler.
* Bu durumda anlatıcı, kahramanlardan daha fazlasını bilir.
* Anlatıcı olaylara tam olarak hakim olduğu için olayları yorumlama gücü diğerlerine göre daha güçlüdür.
* Üçüncü ağızdan anlatım vardır.
         
      Örnek : "Sermet Bey, bir hafta sıbra kalabalık ailesiyle köşke taşındı. Halis bir zevk ehliydi. Her gece çalgı, çağanak, yemek, içmek, keyif, sofa gırla giderdi. Daima kadın akrabalarından kadın erkek 4-5 misafiri bulunuyordu. Sermet Türkiyeliydi fakat Avrupalıların "gündüz cefa gece sefa " düsturumu kabul etmişti. Çocukları mektebe giderdi. Kızlarını büyük ticarethanelere katip diye yetiştirmişti.


2- GÖZLEMCİ BAKIŞ AÇISI

* Anlatıcı olayların içerisinde yer almaz.
* Olayları bir kamera tarafsızlığı ile anlatır.
* Anlatıcı, olayları sadece dışarıdan gözlemleyen bir şahit konumundadır.
* Görünüşte tarafsız olan bir şahit gibi olup biteni anlatır. 
* Bu durumda anlatıcı, kahramandan daha az şey bilir.
* Anlatılanlar görülenden başka bir şey değildir.
* Gizli kalmış duygulara, hayallere ve kişinin iç dünyasındaki çatışmalara fazla yer verilmez.
* Üçüncü ağızdan bir anlatım vardır.

 Örnek : Erkekler düğün evindeki bir odaya tıkılmışlardı. Kapıdan başka hiç bir yerden ışık almayan , toprak tabanlı odanın kenarında alçak bir sekinin üstünde şehirden getirdiği iki misafiriyle hancı Yakup Ağa oturmuştu. Düğün sahibi güveyinin büyük kardeşi - dört yana koşup ortalığı idare, misafirlere ikram ediyor, kapıya yakın bir yerde panikleyip duran ihtiyar bir aşığa :" Ne duruyorsun çalsana ! " diye sesleniyordu. Yirmi beş otuz kişi küçük odanın kenarlarına sıkışıp oturmuşlar ve ortada ancak bir buçuk adım eninde ve boyunda bir yer : açık bırakmışlardı.

3- KAHRAMAN ANLATICI BAKIŞ AÇISI

* Anlatıcı, hikâyenin bir kahramanıdır.    
* Hikâyeyi bize kendi bakış açısından anlatır.
* Anlatıcı gördüğünü, duyduğunu, bildiğini anlatır.
* Kişinin olaylar karşısındaki tutumu, çatışmaları, düşünceleri birinci kişi ağzından verilir.
* Bu durumda anlatıcı ve kahraman eşit bilgiye sahiptir.
* Birinci ağızdan anlatım vardır.


Örnek : Babam her sabah biz uyanmadan, karanlıkta kalkıyor, hiç bir şey yemeden ekmeğini alıp yola çıkıyordu. Akşam hava kararırken yalıdan dönen toplayıcılarla oda dönerdi. Her gün altı liraya kadar gündelik alıyordu galiba. O parayla köyün bakkalından yiyecek öteberi alırdık.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder